Günler günleri
tavşanı kovalayan tilki misali takip ederken, eylemsizliğini sürdürmeye gayret
edersin. İstemediğin koşullarda, istemediğin şekillerde yaşam mücadeleni
sürdürürken, mide bulantın sana eşlik eder, her gün bacağına giren kramplar
yüzünden yürüyemezsin. İstememe durumu tüm bedenini zedeler, yorgun düşersin. Sonuçta
ortada yaşanması gereken bir hayat vardır ve bu var olma durumudur seni bir
şekilde hasta eden. Kafanı su dolu kovalara sokup çığlığını kimselere
duyurmadan istediğin gibi atabilmekken tüm derdin, kafanı sokmaya değecek temiz
su da bulamazsın üstelik. Her şey kirlidir ve her şeyden nefret edersin… Bazı
günler bir şekilde, belki de yüce varlıklar tarafından güç gelir ve kendine
asla yapmayacağını bildiğin sözler verip, kendini bu sözleri tutacağına
inandırırsın. O inanç o kadar güçlüdür ki seni ancak üç gün ayakta tutabilir. Üç
günün sonunda kafanı sokacak kovalar aramaya devam edersin. Kısır döngüdür bu! Tüm
vücudun kısır döngü hastalığına yakalanmıştır. Yüce varlıklara inancın devam ettikçe
döngüyü belki de kırabileceğini düşünürsün. Yüce varlıklara olan inancının
sadece bir kandırmacadan ibaret olduğu fikrine şiddetle karşı çıkarsın ki bu
bir nevi kendini korumadır.
Akrep yelkovanı
var gücüyle kovalarken, boş sayfalara bakıp içini dökmek istiyorsun. Seni yargısız,
sorgusuz ve sualsiz dinleyen o güzel beyaz sayfalar… Sen anlatırken tek
yaptıkları sana izin vermek, seni özümsemek. İçini dökerken tıkanıyorsun, asıl
çıkması gereken o lanet zehir çıkamıyor içinden çünkü kelimeleri bir araya
getirmekte zorlanıyorsun. Beynindeki gıcırtı devam ederken kimse senden cümle
kurmayı bekleyemez merak etme.
İşte buradayım,
yanındayım. Senin gibiyim ben de, yalnız değilsin. İçini dökmek istersen beyaz
sayfalar gibi dinlerim seni, asla yargılamam, asla karışmam sana. Konuşmamamı istersen
susarım, ağzımı bıçak açmaz. Sen yeter ki anlat. Anlat ki yalnız olmadığını
anla, sana destek olurum.
Şimdi yat, biraz
dinlen. Yarın yine güçlü adamı oynama vakti…