20 Ocak 2015 Salı

Game Over

Günler günleri tavşanı kovalayan tilki misali takip ederken, eylemsizliğini sürdürmeye gayret edersin. İstemediğin koşullarda, istemediğin şekillerde yaşam mücadeleni sürdürürken, mide bulantın sana eşlik eder, her gün bacağına giren kramplar yüzünden yürüyemezsin. İstememe durumu tüm bedenini zedeler, yorgun düşersin. Sonuçta ortada yaşanması gereken bir hayat vardır ve bu var olma durumudur seni bir şekilde hasta eden. Kafanı su dolu kovalara sokup çığlığını kimselere duyurmadan istediğin gibi atabilmekken tüm derdin, kafanı sokmaya değecek temiz su da bulamazsın üstelik. Her şey kirlidir ve her şeyden nefret edersin… Bazı günler bir şekilde, belki de yüce varlıklar tarafından güç gelir ve kendine asla yapmayacağını bildiğin sözler verip, kendini bu sözleri tutacağına inandırırsın. O inanç o kadar güçlüdür ki seni ancak üç gün ayakta tutabilir. Üç günün sonunda kafanı sokacak kovalar aramaya devam edersin. Kısır döngüdür bu! Tüm vücudun kısır döngü hastalığına yakalanmıştır. Yüce varlıklara inancın devam ettikçe döngüyü belki de kırabileceğini düşünürsün. Yüce varlıklara olan inancının sadece bir kandırmacadan ibaret olduğu fikrine şiddetle karşı çıkarsın ki bu bir nevi kendini korumadır.

Akrep yelkovanı var gücüyle kovalarken, boş sayfalara bakıp içini dökmek istiyorsun. Seni yargısız, sorgusuz ve sualsiz dinleyen o güzel beyaz sayfalar… Sen anlatırken tek yaptıkları sana izin vermek, seni özümsemek. İçini dökerken tıkanıyorsun, asıl çıkması gereken o lanet zehir çıkamıyor içinden çünkü kelimeleri bir araya getirmekte zorlanıyorsun. Beynindeki gıcırtı devam ederken kimse senden cümle kurmayı bekleyemez merak etme.

İşte buradayım, yanındayım. Senin gibiyim ben de, yalnız değilsin. İçini dökmek istersen beyaz sayfalar gibi dinlerim seni, asla yargılamam, asla karışmam sana. Konuşmamamı istersen susarım, ağzımı bıçak açmaz. Sen yeter ki anlat. Anlat ki yalnız olmadığını anla, sana destek olurum.


Şimdi yat, biraz dinlen. Yarın yine güçlü adamı oynama vakti…