5 Mayıs 2016 Perşembe

Başlangıcın Öyküsü


Bir varmış, bir yokmuş. Develer tellal iken, pireler berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken... Bir zamanlar tekilliğe gönderilmiş 10536 adet Mjoranda varmış. Kendilerini bilerek, isteyerek, bir olma arzusu içinde yanıp tutuşarak kendi yarattığı karadeliğin içerisine yollamış. Tekilleşmiş, bütün olmuş. Zaman geçmiş Dünya üzerinde. Saniye, sezyum atomunun yarılanma süresi olarak tanımlanmış, gün Dünya’nın kendi ekseni etrafında dönme süresi olarak belirlenmiş, yıl ise Dünya’nın Güneş etrafında 1 periyodunu tamamlaması olarak atfedilmiş. Böylelikle saniyeler dakikaları, saatleri, günleri, yılları kovalamış. Zaman, geçmiş... Ama karadeliğin içerisinde zaman yokmuş çünkü orası tekillikmiş, orada zaman kavramı bulunmuyormuş.

Derken bir gün Mjoranda bir anda bir akdeliğin içerisinden garip bir evrenin içerisine doğru saçılmış. Saymaya çalışmış hemen kendisini, “acaba bu sefer kaç taneyim” diye lakin sayamamış. O kadar hızlı saçılmış ki, neye uğradığını şaşırmış.

Saçıldığı evren bilinen, gözlenen evren değilmiş. Şimdiye kadar hiç bir insan o evreni gözlemleyememiş. Bir kısım Mjoranda korkmuş haliyle, bir kısmısı ise şaşırmış, kimisi heyecanlanırken, kimileri ise meraklanmış. Tüm duyguları yaşamış her bir parça. Sonuçta yeni bir evrenmiş, kendisini nelerin beklediğini bilmiyormuş.

Geleceğin gizemine derin bir hayranlık besleyerek her bir parça, kendine özgü Mjoranda hızlarında bu bilinmeyen evrende genişlemeye başlamış...


Devam edecek mi? Kim bilir?

NOT: Bir de şu vardı ordan belki devam etti bu, ama bunu da kesin bilemiyoruz, lakin kesin de diyebiliriz bazı durumlarda: "Sonun Başlangıcı"