28 Nisan 2011 Perşembe

Döngü



'Ya uyanamazsam' korkusu ile tüm gece ayakta kalmıştım. Sabah halledilmesi gereken milyonlarca iş vardı. (sanki tek tük işler vardı ama bana milyon tane gibi geliyordu). Tüm gece rezonans frekansımda titreşmiş ve maksimum enerji aktarımını sağlamıştım. Bu yüzden gayet mutlu ve huzurluydum... Ta ki kendimi mabedimden dışarı atana kadar...

Dışarıya adımınızı attığınız anda kendinizi sanki farklı bir dünyada gibi hissetmeniz normaldir. Zira çok çeşitli varlıklar, tuhaf makinelerle yüz yüze gelmeniz, çok farklı hava olaylarıyla karşılaşmanız olasıdır. Lakin bu dünya bana yıllardır yabancı gelmemektedir fakat delirme şüphem olduğundan çekinerek ve korku panik arası bir şekilde ulaşmam gereken yerlere varıp şuursuz bir şekilde işlerimi hallettikten sonra yine beni en çok korkutan cehennemden geçmek suretiyle sevgili aracıma binip mabedime geri dönerken yanımda oturan amcanın "talebe misin evladım?" sorusuyla irkildim... Döngü bu noktada başlamıştı...

- "Evet" dedim
-"Ne okuyorsun" dedi
-"Fizik" diyerek kestirip attım sanki mühendislik amcaya pek de bir şey ifade etmeyecekmiş gibi düşündüm. Ne de olsa o amca'ydı ve mühendislikten anlamazdı diye düşündüm.
-"Ben de şurada kolej açtım orada dil öğretiyorum" dedi.

Bu noktada şaşırdım. Oldukça yaşlı görünen bu amca hala çalışıyordu belli ki. Oysa üstü başı pek bir özensizdi.
Bir kaç bi' şeyler daha söyledi, Bir çok ülke gezdiğinden, bir çok dil bildiğinden bahsetti ama tam olarak anlamadım. Sevgili aracım o kadar çok ses çıkarıyordu ki amcaya olan ilgimi bastırmaya yetti. Ne de çok konuşasım gelmişti oysa ki...
Bir süre sustu, sonra tekrar bana döndü,

-"Şunu çok acayip buluyorum, küçük kızlara minik etekler giydiriyorlar. Sakın yanlış anlama o tipte bir insan değilim" dedi.
-"İyi veya kötü diye yargılamamanız gerekir" dedim.
-"Aslında evet, bana doğru gelen başkasına yanlış gelir. Bu noktada çok haklısın. İşte bu insanları çok acayip kılıyor benim gözümde" dedi.

O an sevgili amcaya olan şefkatim arttı ve ona milyarlarca realite olduğundan bahsetmek istedim ama buna ne aracımın sesi ne de açık durmaya çalışan gözlerim yetti.
Amca'm bir şeyler daha dedi yine anlamadım, gülümsedim haklısınız dedim.
Bir an sonra kafam önüme düşmüş, gözlerim kapanmıştı. Frenle irkildim, gözlerimi açtığımda Amca'm elini önümdeki demire koymuştu.

-"Elimi buraya koydum kafanı çarpmayasın diye" dedi
-"Tüm gece uyumadım" dedim.
-"Gel sen cam kenarına geç" dedi, geçtim.
-"Montunu cama koy ki başın acımasın" dedi, mutlu oldum.
-"Çok sağ olun" dedim en içten halimle, gülümsedim.

Uyumuşum....

Bir anda birisinin beni dürtmesiyle uyandım. Amca'm vardığımızı söylüyordu. Beni uyandırmak istemişti. Durağı kaçırmamı istememişti. İçim bir anda sevgi doldu.

-"Talebe misin evladım" dedi yeniden.
-"Evet amcacım" dedim. artık ona sevgi ekleri eklemiştim...
-"Yavrum dualarım seninle, seni çok sevdim, hiç unutmayacağım" dedi.

Bir anda gözlerim dolmuştu. Yeniden rezonansa girdiğimi fark ettim. Maksimum enerji aktarımı yeniden gerçekleşiyordu. Bedenim güç kazanmıştı, zihnim açılmıştı.

-"Çok sağ olun amcacım, iyi günler" diyebildim.
Oysaki içimden "Ben de seni asla unutmayacağım Dedeciğim..." demek geçmişti, diyemedim...

Aracımdan indim, beni son 12 saattir mutluluktan uçuran şarkıyı açtım ve bir anda gökten boşalırcasına ılık yağmur beni karşıladı. 

"You'll go 
Wherever you go today
You'll go today "


Mabedime vardığımda yağmur kesilmişti... Döngü sona ermişti...

11 Nisan 2011 Pazartesi

neden burdayım?

Olması gerektiği gibi bir dünyada yaşadığımı sanmıyorum. Her zaman dediğim gibi, insanların üzerinde yaşadığı gezegende ne kadar düşünebilen varlık, hayal kurabilen canlı var ise, o kadar da gerçeklik vardır. Zira göreceli olmayan düşünce yoktur bana göre...

Benim evrenim, benim realitem.... Bunu en sonunda insanlığa haykırmak, kendimi üzerinde yaşamak istemediğim bir dünyanın içinde kaybetmek, bir nevi yaşarken bilinçli olarak ölmek için buradayım. Asıl kollektif gerçekliğin sanallaşması sonucu ben buradayım. Olabildiğince dibe vurarak en güçlü bir şekilde yeniden doğmak için buradayım.

Kendimi 1. tekil kişi zamiri ile ifade etmeye alışkın değilim. Kendimi anlatırken "ben" diye yazmak kolay gelmiyor. O yüzden burada son buluyor yazım.

Pandora'nın kutusundan kalan son şeyin hepimizle olması hayaliyle...