Belki de söylemek istediklerim vardı ve bu söylemek istediklerimi ne şekilde söyleyeceğimi bilemiyordum. “nasıl”ı bir türlü kafamda oturtamamam, bir takım sorunlara sebebiyet veriyordu. Veya vermiyordu, sadece gerginlik nedeniyle tüm bunların sorun olduğunu düşünüyordum.
“Herkes istediğini hissetmekte serbest,
Ben kendim olmakta serbestim,
Peki bu gerginlik neyden kaynaklanıyor?”
Gerginlik, herhangi bir kuvvet uygulandığında ortaya çıkmalıydı. Duyguların
yoğunluğu kuvvetin şiddetini belirlemekteydi o halde. Kaçınılan duygular bariz
bir etki kuvveti iken, sanırım gerginlik ise bu koşullar altında tepki kuvveti
oluyordu. Bazen bu kuvvetlerin bileşkesi bir cisim olan beni bir yerlere
taşıyor, alan içinde hareket eden yüklü bir parçacık gibi davranmama neden oluyordu.
Bazense, tüm kuvvetlerin bileşkesi sıfır oluyor, boşlukta kalakalıp varlığımı
sorgulatıyordu.
“Herkes bir yerlerde varoluşuna
anlamlar yüklemeye çalışırken, ben bu anlamların hiçbirinde varolamıyordum. Peki
o halde bu cismani varlığımı açıklayacak bir teori var mıydı?”
Mutlak sıfırın herşeyi kapsadığı bir evrende istediğim kadar gerileyim, hiç
bir tesiri olmayacaktı. Herşeyler kümesinin içindeki bir takım şeylere
dokunurdu elbet fakat sonuç yine sıfırı vermeyecek miydi? 1 olma hali ile 0 olma hali arasında bir fark
göremiyordum. Sanırım gözlüğümü değiştirmenin vakti gelmişti. Tüm bu manasız
tartışmaların sebebi, bir türlü değiştiremediğim gözlüklerimdi!...
Suçlu bulundu, tartışma kapanmıştır.
1 yorum:
Tüm bu manasız tartışmaların sebebi duygu çarpanıydı. Gözlüğünü değiştirememeni hatrı sayılır bir gerginliğe dönüştüren oydu. Tek başına bir kuvvet değildi ama kendine bir kuvvet bulduğunda pazar karışıyordu. Sevgiler ve öpücükler.
Yorum Gönder