11 Temmuz 2011 Pazartesi

korkulardan pasta yaptım, sonra da pasta beni yedi :/

21.40

Şimdi okuyacağınız bu yazı, karanlığın içinde miniminnacık havasız bir ortamda dehşet içerisinde sesini duyurmaya çalışan genç bir insanın, çocuklukta kalmış kabuslarının yeniden uyanmasını sonucu yaşadığı korku ve panik dolu anları anlatıyor...

İlk önce geçmişten bahsetmek isterim. Çocukluğumdan. Küçükken kardeşim ve ben ufacık bir odada ranzada yatardık. Haliyle üst kat benimdi. Oldukça havadar, ferah ve kıdemli olan üst kat, büyük kardeşe ait olmalıydı elbette. O odada çılgınlar gibi oyun oynardık. Hiç bir iki-kardeş’in aklına gelemeyecek oyunlar yaratmıştık. Kendi dünyamızda oldukça mutluyduk. Hu canavarı vardı sürekli kardeşimin peşinde koşturan. Ve Hu canavarını sadece kardeşim göremezdi. Hu canavarı onun lanetiydi. İnsan lanetini nasıl görsündü ki...

Her neyse, olayın kopma noktası şu şekilde gerçekleşti. Bir gün, dağcılık oynuyorduk. Annem yaz geldiği için halıları naftalinlemiş, dürmüş ve ranzanın yanına koymuştu. Biz de bunlara tırmanıp dağın üstüne -yani ranzanın üst katına- çıkmaya çalışıyorduk. Kaç yaşındaydık hatırlamıyorum ama o sıralar okula gitmediğimden eminim. Ranzanın altında bir sürü ıvır zıvır vardı. Annemler orayı depo niyetine kullanıyordu heralde kim bilir. Bavul dolusu eşyalar vardı. Baza icat edilmemişti heralde o zamanlar bilmiyorum. Biz de kardeşimle bavulları çekip kendimize L şeklinde bir tünel yapmıştık. Bir uçtan giriyorduk, sürüne sürüne L çizip diğer uçtan çıkıyorduk. Burası dağın içindeki mağaralardı.

Derken bir gün, kafamı bu tünelin içine soktum ve ağzımdan dolu dolu bir hassiktir çıktı. Giremedim... neden bilmiyorum, sanki girersem nefes alamayacakmışım gibi hissettim. Oksijen yetmeyecekti sanki. Ve böylece boğulma fobim baş göstermiş oldu.

Bir de, asıl olaya geçmeden önce, asansör kabusumdan bahsetmek istiyorum. Yine çok küçükken rüyalarımda asansör bir türlü istediğim kata gitmezdi. Ya da çatıdan fırlar giderdi, veyahutta kayışları kopar, aşağı düşerdi. Bir türlü ulaşmak istediğim kata ulaşamazdım. Sonuç olarak kan-ter içerisinde uyanırdım, bazen de çığlık çığlığa.

Şimdi bu iki korkuyu kombo yapın.

Yaklaşık 1 saat önce halamlara gitmek suretiyle evden çıktım ve telefon, çakmak, sigara, cüzdan hiçbir şey almadım yanıma. Açıkça söylemek gerekirse öyle paspal çıktım ki, sadece üzerimde dandik bir elbise ve ayağımda da alakasız bir çorap ve terlik vardı. Kapıyı çektim ve asansörü çağırdım. Kafamda Moby ve Nevermore çalıp duruyordu - iki alakasız tarz. Gayet  keyifliydim, şarkı mırıldanıyordum. Asansör geldi ve bindim. Kapı kapandı, Z düğmesine bastım, kepenkler de (adı aklıma gelmedi sanırım kepenk deniyor emin değilim ama anladınız sanki) kapandı ve 1 saniye sonra zınk! Saniyelerce ne olduğunu anlamadım. Bir anda durmuş olamazdı asansör. Elektrikler niye kesilsindi ki? Asansör niye kalsındı ki? İdrak etmeye başladığım noktada alarma bastım. Alarm kulaklarımda çınlarken kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Diafona da bastım, sonra çılgınlar gibi diğer düğmeleri denedim, alarmı körükledim, hızımı alamadım kapıları tekmelemeye başladım, o da yetmedi bağırdım. Panik, bastırdığım bütün korkularımdan gücünü almış, içinde bulunduğum ortamın verdiği kudretle tüm bedenime doğru yayılmaya başlamıştı. Çok uzaklardan birilerinin sesini işittim. Beni burdan çıkarın diye bağırdım ama sanki beni duymuyorlardı! Asansörün içinde (lanet olası kabin küçücüktü gerçekten de) tepinmeye başladım ve korktum. Bir anda halatlar kopabilirdi, tepinmemeliydim. Derken yaklaşan insan sesleri duydum. Onlara nefes alamadığımı haykırdım. Gerçekten de kendimi mantığa davet etmeye çalıştığımda ve oracıkta ölmeyeceğimi, gayet oksijenin de bitmeyeceğini söylediğimde, içimde bir şeyler yalan diye haykırıyordu. Mantığım o haykırıştan korktu, ödü patladı ve susup oturdu. Ben kapıları yumruklamaya, alarma basmaya, kapıyı tekmelemeye, avazım çıktığı kadar bağırmaya, ağlamaya, haykırmaya, anırmaya devam ederken panik, tüm gerçekliğiyle korkuyla çiftleşmiş, tüm bedenimi ele geçirmiş, mantığı öldürmüş ve atak adında bir çocuk yapmıştı.

Dakikalar sonra nefes alamadığımı anırdığımı duydular ve daha hızlı gelmeye başladılar. En sonunda bulunduğum kata (ki hangi katta olduğumu bilmiyordum) vardılar ve kapı açıldığında uyuşmuş ellerim ve felç inmiş yüzümle kendimi dışarı attım. Merdivenlere çöktüm. Yüzüm bu kadar uyuşmayalı yıllar olmuştu. Bu denli titremeyeli gerçekten asırlar geçmişti. Korkuya bu kadar teslim olmayalı yüzyıl falan olmuştu. Gerçek manada saf korkuydu bu evet.

Neyse ki komşuluk ölmemiş. Üst kattan bizimkileri tanıyanlar beni evlerine alıp kolonya, su vs verdiler ve yarım saat sonra kendime gelebildim. Bir keresinde gene 7-8 yıl önce falan, babam da eve gelirken bir alt katta asansörde kalmıştı. O zamanlar kepenkler yoktu ve asansörün kıytırık bir camı vardı. Babam bir tekmeyle camı indirmişti ve oksijenini sağlamıştı. Benim öyle bir şansım olmadı.

Şuan hala elektrik yok. Başka bağımlılıklara bir de elektriğe olan bağımlılığın eklendiğini öğrenmiş oldum böylelikle. Okkalı bir küfür savurdum bunun üzerine de.

Az önce beni kurtaran kapıcı Ahmet abi gelip beni yokladı. Hayırlı akşam dileklerini sundu.

Ve elektrik son 1 saattir hala yok...
Ve hala Moby çalıyor.

22.00

Sonunda geldi 22.16 =) hellö medeniyet!

Gene de ben tedbirimi aldım, 8 kat indim, 5 kat çıktım, sonra 5 kat indim tekrar 8 kat çıktım. İyi oldu bence götüm fazla büyümüştü.


Hiç yorum yok: